TAHAMMÜLSÜZLÜK VE KORKAKLIK

YAZAR: Mehmet Açık

Siyasi partilerin günden güne eriyip gitmesine neden olan kanserdir, tahammülsüzlük ve korkaklık. Eleştirenlere tahammülsüzlük, eleştiri karşısında korkaklık yer edinmişse bir siyasi parti kadrolarında geri dönülmez hasarların oluşması an meselesidir.

Eleştirenlere karşı tahammülsüzlük, her hareketinize olumlu bakan, her söz ve eyleminizi haklı gören dalkavukların, yalakaların, fırsatçıların etrafınızı sarıp sarmalamasını sağlar ve artık görüneni görmez olursunuz.

Eleştiri karşısında korkaklık, siyasi partiyi doğruyu ve yanlışı ayırt edemez hale sokar. Aksi halde her atılacak adımda dalkavukların, fırsatçıların ve yalakaların kararlarına uymaktan öte planları olmayacaktır. Seçilmişlerin yakın eş, dost, akraba gurubu içinden danışman seçmeleri sanki vefa borcuymuş gibi algılandığı günümüzde, liyakatin esemesi okunmaz olmuş ve bu anlayış ile atanan danışmanların bırakın seçilmişe yol göstermesini kendi yolunu bulacak aciz insanlardan oluştuğu hiçte yadsınamayacak kadar olmuştur.

Bir Polis emeklisi olarak kısa bir anekdot paylaşmak isterim tamda burada. Latifemi yoksa gerçek mi bilinmez ama bir rivayet dolaşır Polisler arasında darbe dönemlerinden birinde günün paşaları Polis teşkilatının ileri gelenlerini çağırarak var mı? Polislerin bizden bir isteği dediğinde, yok efendim derler. Eski abilerimiz bilir resmi pantolonların yan kısmında beyaz bir şerit olurdu, işte tamda onu kaldırılsın isterler özlük hakları ile ilgili onca atılması gereken adım varken.

İşte siyasi partilerde eleştirilere ve eleştirenlere karşı kör ve sağır olduğunda;

-Kendine hayrı olmayan danışmanlardan anca bunun gibi gülünç istekler olduğunu işitirler.

-Seçimlerden önce her kapıyı çalanlar, seçildikten sonra çaldıkları kapının ardında yaşayanları unuturlarsa ne eleştirenlere tahammülü olur ne eleştirilere. Ya korkarlar ya kendinden olmayanı yok sayarlar, ta ki yok sayıldıklarını anladıkları güne kadar.

-Eğer ekonomik kriz varsa ülkede, top yekûn katlanılmalı günün şartlarına. Seçilenler kime nasıl danışır neden böyle bir yol izler bilmiyorum lakin çalışana seyyanen zam verirken emekliyi görmezden gelip üstelik ülkenin sırtında kambur olarak görürseniz, hani diyorsunuz ya on altı milyon emekli var işte bir o kadar ve fazlası oy kaybına uğrarsınız.

Çalışana verildiğinde sekiz bin lira olan seyyanen zam, paylaştırılarak çalışan ve emekliye dörder bin lira olarak verilmiş olsaydı belki biraz gönüllere su serpmiş olur ve adil olduğunuzu söyleyebilirdiniz. Eleştirileri kulak ardı etmeyip eleştirenlere tahammülsüzlük göstermeseydiniz bir yazımda da dediğim gibi Perşembenin geldiğini Çarşambadan anlardınız.

-Yıllarca iktidarda olup doğruyu sahiplenmek ve her yanlışta başkalarını suçlamak mıdır siyaset?

Ya da tam tersi hükumetin doğrularını engellemek, yanlış olduğunu savunmak mıdır muhalefet?

-Ve seçimler öncesinde karşı tarafın adayını küçümseyerek her şeyinin yanlış olduğu tezi ile seçmeni etkilemeye çalışmanız, bunun yanında tutmayacağınız vaatleri sıralayarak aynı vaatler ile yeniden seçilmek istemeniz eleştiri görmezden geldiğinizin göstergesi olsa gerek. Çoban misali aynı yalan ile daha ne kadar kandırabilirsiniz milleti. Gün gelir eskilerin değişiyle canavar alır gider oylarınızı.

-Eleştirilere kulak asmazsanız çaldığınız birçok kapının ardında yaşayanların boş tencerelerini ne görürsünüz ne anlarsınız. Rahmetli Demirel’in dediği gibi “boş tencerenin götüremeyeceği hükumet yoktur” deyimini yıllar sonra yaşayarak öğrenmiş olursunuz.

-Ve her eleştireni Vatan, Bayrak, Din, Atatürk gibi kelimeler kullanarak susturmaya çalışırsanız, savunduğunuz tezlerde samimi olmadığınız çıkar ortaya.

-Altta kaldın diye üzülme üste çıktın diye sevinme denir yağlı güreş meydanlarında, seçilmişlerin bu cümleleri anlayarak her an her şeyin değişebileceği göz önünde bulundurarak, bu bilinçle milletine hizmet etmek için seçildiklerini unutmamaları gerekmektedir.

Bitmeyen çeyrekleri bitmeyen yüzyılları dillendire, dillendire gelinen nokta yüzde yüzleri geçen enflasyon oranları. Dün neredeyse sıfıra düşen faiz, bugün neredeyse yüzde altmışlara çıkan faiz hangisinin gerekli olduğunu deneme yanılma yoluyla öğrenmeye çalışırsanız, daha çok çeyrekler heba olur gider. Nice babalar çocuklarına bir lokma ekmek alamadım diye ölümü seçer ve vebali tüm seçilmişlerin boynunadır.

Birbiriyle savaşan ülkelerin enflasyonu bile bizimkinin altıda biri neredeyse, bir yanlış var ama kim kabul eder ki, her yapılanı doğru diye düşünüp eleştirilere kulak tıkarsa. Korkmayın eleştirilmekten doğruyu bulmanıza yardımcı olur. Tahammülsüzlük göstermeyin eleştirenlere önce dinleyin belki haklıdır.

Seçilmişlerin seçtikleriyle katılmayın yerel seçimlere ve genel seçimlere halkın eleştirilerine kulak verin. Halk ne istiyor ne diyor asıl olan halk kardeşim vekil olarak halkın sesine kulak verin. Kaybettiğinizi kazanmak istiyorsanız seçildiklerinizin arasında yaşamayı öğrenin.

Saygılarımla…

 

 

Haber: Mehmet Açık