CHP Yalova Merkez İlçe 13. Olağan Kongresi gerçekleşti.
Kongre salonuna bakıldığında ilk göze çarpan gerçek, gençlerin neredeyse yok denecek kadar azlığıydı.
Bir parti kongresi yapılıyor, yapılmasına yapılıyor da, geleceğe dair en büyük iddiası olması gereken gençler, salonda parmakla sayılacak kadar, hatta hiç yok kadar. Bu, başlı başına bir sorun. Ancak kimsenin konuşmaya bile değer bulmadığı bir konu…
Oysa partinin geleceğe dönük en çok sahip çıktığı slogan “Her şey çok güzel olacak” idi.
Gençler yoksa, bu slogan kiminle ve nasıl gerçekleşecek?
Siyaset yapmak bu memlekette bir nevi kahvelerde okey oynamakla zamanını geçiren emeklilerin alternatif aktivitesi haline gelmiş durumda. Bu çalışma şekli aslında partinin de işine geliyor. Çünkü parti için emeklinin il ve ilçe siyaseti ile uğraşması hem onlar adına “saygın bir aktivite” hem de ileriye dönük hiç bir iddiası olmayan bir kesim. Genç partililerle uğraşmak daha zor.
Neden?
Çünkü her bir genç partilinin ileriye dönük iddiaları var. Bu ise sözde “çok güzel olacak” diyen parti yöneticileri için birer tehlike.
CHP Yalova Merkez İlçe Kongresi’nde asıl tartışma sandıktan çok, perde arkasındaki çelişkilerde gizliydi, desek yanılmayız.
Demeli, Beyaz Listenin Merkez İlçe Başkanı adayı Gülsen Büker, “parti bütünlüğü” gerekçesiyle adaylıktan bir gün önce çekiliyor. Fakat insan sormadan edemiyor: Aday olurken bu “parti bütünlüğü” neden düşünülmüyordu da, bir gün seçime kala bu önemli bir gerekçeye dönüştü?
Hem, aynı “parti bütünlüğü” neredeyse üç ayrı renkli listeyle il gündemini Ağustos’tan yoğun şekilde kapsamış durumda. Hatta Altınova’da yapılan belediye başkanı ve meclis üyeleri transferi ile ilgili il ve ilçe parti yetkilileri bu konuda gerekli açıklamaya da lüzum görmediler.
Sebep ise CHP’deki gökkuşağındaki renkler kadar bir il partisi içerisinde listelerle adaylık için çabalamalarıydı. Bakın, o zaman renklere o kadar kendilerini kaptırmışlardı ki, “parti bütünlüğü”nü düşünen olmamış ta olabilir…
Acaba bütünlük hiç hatırlanmasaydı neler olurdu, orasını da Allah bilir…
Kongrede asıl gerginlik, Mavi Liste’den Merkez İlçe Başkanlığı için Aday olan İnciser Yakut’un verdiği dilekçe ile başladı. Çok sayıda delege, iradeleri dışında listeye yazıldıklarını öne sürdü. Divan, listeyi düzeltmek için 1 saat 15 dakika süre tanıdı.
İşte, tam da burada ironik bir manzara yaşandı: Muhtemel, yazı-oku bilmedikleri için olsa gerek ki, bir sıra delegeler, iradelerine aykırı olarak listeye eklendiklerini fark ede biliyor, divana şikâyet etmesini de biliyor ama iş dilekçe yazmaya gelince yazı-oku bilmiyorlar…
Çok ilginç değil mi?
Partinin Kadın Kolları Başkanı Meryem Ataç da, dizlerinin üzerinde, bir bankın üstünde özveriyle dilekçeleri tek tek “mağdur delegeler” için yazarak, aslında tam da “ya hep beraber, ya hiçbirimiz” sloganının hakkını vermiş olduğu o an, buydu. Çünkü orada herkes adına çalışan, hakkı, hukuku ve adaleti savunan tek kişi olarak, salondaki koltuğunu terk edip, sokakta dizini yere koyarak, “mağdur delegeler”in hakkını korumak adına onlar için uğraşan tek kişiydi… (Ama o delegelere yazma okuma öğretmek lazım. En azından kendi dilekçelerini yazabilecek bilgiye hakim olsalar kötü olmaz…)
Gelelim, “Liste Krizi” konusuna…
Mavi listenin verdiği bilgiye göre, seçime katılmak için 30 imza gerektiği halde, Mavi Liste 38 imza toplayarak seçime katılım sağlamış. Ancak sandıktan çıkan sonuç heves kırıcı oluyor: 200’ü aşkın delegeye karşılık yalnızca 21 oy alabilen Mavi Liste adayı seçimi kayıp ediyor.
Sonuç olarak, Kırmızı Liste adayı Kemal Surel yeniden başkanlığını sürdürme şansını yakalamış bulunuyor.
Ama sahnenin bir başka ironisi daha var…
Öncelikle altını çizmem gerekir ki, Beyaz Liste delegesi Güven Şahin’in mevcut parti il yönetimini eleştirisel konuşması taktir etmek mümkündü.
Bu parti içi demokratik bir yaklaşım olarak çok güzel bir ambiyans oluşturdu aslında siyasi bakımdan. Ama Şahin’in bu konuşma öncesindeki attığı bir adım, taktir edilecek konuşmasını sadece gölgede bırakmadı, hatta mevcut durumu trajedikomediye dönüştürdü…
Demeli, Şahin önce Kırmızı Liste tarafından teşekkür belgesiyle onurlandırıldı. Sahnede biraz sonra eleştireceği kişinin “katkılarından dolayı” Teşekkür belgesini aldı.
Basına gülümseyerek poz verdi. Alkışlarla sahneden indi. Fakat kısa süre sonra tekrar kürsüye çıkıp teşekkür belgesini aldığı Kemal Surel’i sert sözlerle eleştirdi.
Birkaç dakika içinde hem ödüllendirilen hem de sert muhalefet yapan bir figür olarak kendini tanıtmış oldu. Surel ise aceleci davrandı, bu çelişkiyi tahlil edilmesine izin vermek yerine, kolundaki saatini divana göstererek, konuşmayı kestirmesi için işaret etmesi ise de final oldu.
Kongre boyunca en çok duyulan slogan, “Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!” idi. Oysa yaşananlar, bunun sadece bir temenni olduğunu, beraberlik, birlik ve bütünlük sadece sözde kaldı.
Diğer taraftan, kongrede geçmiş dönemde yapılan işler hakkında sunum yapılırken, nedense bu yıl içindeki kayıpların adı geçmedi. Mesela, il ve ilçe kapsamında kayıp edilen meclis üyeleri, kaybedilen belediyeler gibi konular hiç tartışılmadı. (Yani Merkez İlçe yönetiminin hiç mi eksik işleri olmadı?)
Oysa benim bildiğim, kongrede hem iyi hem kötü tüm gelişmeler deklare edilmeli; oy kullanan delegeler de ancak bu eksiksiz bilgiye dayanarak tercihlerini yapabilmeli.
Sadece partililerle çekilmiş resimlerden oluşan bir albüm göstererek, 2025 yılında 1985’dekine benzer bir nostaljik performansla “her şey çok güzel olacak” demek ne kadar mümkün, siz düşünün…
Yalova Merkez İlçe Kongresi, siyasetin bütün ironilerini içinde barındıran bir sahneye dönüştü.
Ne tam bir trajedi, ne de yalnızca bir komedi…
İkisinin harmanlandığı gerçek bir trajikomedi olarak tarihe geçti.
Not: Son olarak altını çizmek gerekir ki, CHP Yalova genelinde ilçelerde yaptığı kongrelerden sadece merkez ilçe kongresine basını davet etmiştir. O yüzden sadece bu kongreyi tahlil etme imkanımız oldu.
Yazar: Ülker Fermankızı