Yazıcı’nın konuşmasındaki çelişkili ifadeler…

Kısacası, Yazıcı’nın konuşmasının ne başı vardı, ne ayağı… Sanki Ak Parti siyasi gündeminin farklı haber özeti gibi bağlantısız konulara değiniyordu…

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve partinin MKYK üyeleri, “Türkiye Buluşmaları “ kapsamında Yalova’ya geldi. Ama çok ilginç açıklamalarda bulundu.

Hem dış politikadan bahis etti, hem iç politikadan, hem de sosyo-ekonomi sorunlara değindi.

Ama bir siyasi yazar olarak, Yazıcı’nın konuşmasını yorumlamak gereği duydum. Çünkü bu konuşmada iktidarın ana politikası ile  çelişen fikirler olduğunu düşündüm.

Öncelikle dış politikaya değinen Yazıcı, Avrupa Birliğine katılmama sebebini açıkladı. Hatırladığımız kadarı ile Türkiye katılmak istese de bizi ülke olarak Avrupa Birliğine çeşitli sebeplerden kabul etmiyorlar. Ama Yazıcı mevcut durumu Avrupa Birliğine katılmama sebeplerini açıklarken Batının Türkiye’den istediği ama Türkiye’nin vaz geçemediği bir takım şartların altını çizdi. Bu şartlardan biri Türkiye’nin milli değerlerinden vaz geçmesi, diğeri Kıbrıs davasından vaz geçmesi, ülkenin bütünlüğüne zarar verecek diğer talepleri yerine getirmemesiydi…

“Siyasi bilgim var” diye, konuşmasında altını çizen sayın Yazıcı’ya Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin üyeliği konusunda bir kaç detayı hatırlatmak isterim. Hatırlatalım ki, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurmasıyla ivme kazanan süreçtir. 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilen Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başlanıldı. Hatta 1959’da Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yaptığı ortaklık başvurusu kabul edilmiş, Türkiye’nin AET tam üyeliğini güvence altına almaya yardımcı bir Gümrük Birliği oluşturma yönünde üç aşamalı bir süreci başlattı.

Göründüğü gibi Avrupa Birliğinin Türkiye’ye sunduğu ‘Rus Matruşkasını’ yansıtan  bir takım süreç başlatma mekanizmaları bitmek ve tükenmek bilmedi. Hatta sıyası  pozisyonlarda Türkiye’yi dışladı ve bir anlaşmazlık durumunda çözüm için Avrupa Adalet Divanı’na da başvurulmasını engelledi.  Ama Yazıcı  bu süreçleri hala bir umut bir gün aşılacağına inandığımızı göz ardı ederek, “Kıbrıs ve milli değerlerimizden vaz geçmediğimiz için Avrupa Birliğine katılmayı kabul etmiyoruz” dedi.

Avrupa Birliğine üyelik süresi bizim için 1987 senesinden başlamışken bugün 2024 senesindeyiz ve hala bunu bekliyorsak bu bizim bir şeyleri kabul etmediğimizden kaynaklı nasıl olabilir ki? Avrupa Birliği bizi beklemiyor, biz onların bizi kabul etmesini bekliyoruz. 

Ardından Yazıcı  “Biz demokrat ve muhafazakâr bir partiyiz” diye Ak Partinin yapısının ana çizgisini açıkladı. Muhafazakarlıklarının da dinamik olduğunu bildirdi.

Muhafazakarlık nedir? -Bildiğimiz kadarı ile muhafazakârlık veya tutuculuk, geleneksel toplumsal etmenlerin korunmasını destekleyen politik ve toplumsal felsefedir. Yani daha belirgin bir anlamda ilgili toplumun içinde bulunduğu çağın gereklerini göz ardı etmeksizin, geçmişten gelen tarihsel, kültürel ve uygar birikimlerini kaybetmeden, milli değerlerin değişmesine karşı direnç gösteren, toplumsal-kültürel değerlerin korunmasını savunan politik bir görüştür. Şimdi sayın Yazıcı da iddia etti ki AK Parti dinamik muhafazakarlık taraftarıdır. Toplumsal ve kültürel değerlerin korunmasında ne gibi dinamiklik ola bilir sizce?  Yani felsefi bakımdan bile baksak muhafazakarlıkta ‘dinamizm’ diye bir kavram yok. 

Ardından, sayın Yazıcı Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, toprak olarak bölünmezliğinden bahis ederken, “Ülkemde Türkiye bayrağı dışında kimse eline bir “paçavra” alıp bayrak diye sallayamaz!”  diye oldukça sert  ve  gayri etik dilde bir fikir seslendirmesi, muhafazakar yapıda kast ettiği dinamizm, bu tabirlerle konuşma mıdır, diye de düşündürtmedi değil..

“Aile yapımız bizim için vaz geçilmez değerlerdir” diye altını çizen Yazıcı  Türkiye’nin eşcinsel ilişkileri tanıyan bir ülke olarak,  2013 yılında ILGA-Europe , Türkiye’yi LGBT haklarının korunması konusunda 49 ülke arasında 39. sırada nasıl yer aldığını da açıklasaydı keşke…

“Türkiye bütün sınırların merkezindedir. Asya, Avrupa Afrika… Merkez olan bu coğrafi üstünlüğümüz bize büyük avantajlar sağlıyor. Dünyada enerji kaynaklarını takip ediyoruz. Dolayısı ile bütün ihtilaf ve çekişmeler enerji kaynaklarına erişmeler ve enerji üretilen noktalarda gelişiyor. Bunun üzerinde dostluklar veya ihtilaflar oluşuyor. Türkiye’de de İnşAllah, enerji temin etme çalışmalarımız denizde ve karada devam ediyor…”  – Bana göre, bu cümleler baştan ayağa kadar yanlış  ve kullanılmaması gereken siyasi cümlelerdi.

Bakın, Suriye konusunda, Irak konusunda, Afganistan konusunda ne Rusya ne ABD ne diğer Batı ülkeleri açık şekilde bu özel askeri operasyonların enerji kaynaklarını ele geçirme planı olduklarını söylemedi. Bu siyasi tez Türkiye’nin direk yürüttüğü siyasete haykırı olsa da, sayın Yazıcı Yalova’da verdiği mesaj da iktidarın ana politikasına ve özel askeri operasyonlarının terörle mücadele gibi ana çizgisi ile çelişen fikir ifade etmiş oldu.

“Türkiye’de de enerji temin etme çalışmaları denizde ve karada devam ediyor” ifadesini de yorumlarsak, altını çizmek gerekir ki, önemli bir enerji kaynağı olan petrol yatakları,  Türkiye’de  zengin değildir. Mevcut petrol yatakları daha çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Adıyaman, Batman ve Diyarbakır’da, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Mardin’dedir.  Ama üretilen petrol, Türkiye’nin ihtiyacının çok az bir kısmını, yani 1/7 yetiyor.  Geri kalan kısmı ise Türkiye  Azerbaycan ve İran’dan satın alarak  karşılamaktadır. Şimdi enerji temin etme çalışmaları derken, sayın Yazıcı ne gibi bir çalışma demek istedi bu büyük bir soru işareti…

Konuşma sırasında gazetecilerden biri sayın Yazıcıya bir soru sordu. “AK Parti yapılan yerel seçimlerde elindeki bütün belediyeleri kayıp etti. Bunun sebebini de halk ekonomi yapı ve emekli politikası olduğu görüşündedir. Bu ise dolayısı ile halk arasında “Erdoğan’ın yetersiz politikası yüzünden mi kayıp edildi seçim, gibi algı oluşturdu. Bu görüşe katılıyor musunuz?” gibi bir soruya düşündüm ki, sayın Cumhurbaşkanının vekili olarak Yalova’da bulunan Yazıcı gerekli cevabı verecektir.

Çünkü konuşmasına başladığında “Erdoğan bir liderdir” diye ifadeler kullanıyordu.  Ama Yazıcı’nın cevabı çok şaşırttı: “Halk her zaman doğruyu yapar! Seçimde de muhasebesini yapar doğru anlamda oyunu kullanır. Biz bunların farkındayız. 31 Mart seçimlerinde halk bir çeşit noksanlardan dolayı bu kararı aldı. İnşallah biz bunları düzelteceğiz. Parti ve teşkilatımızı halkın beğenisini alabilecek duruma getireceğiz.” dedi.

Yani bu cevapla  Yazıcı, cumhurbaşkanın Yalova’daki vekili olarak aslında Erdoğan politikasının yetersiz olduğunu onaylamış oldu. Konuşmasının başında “Erdoğan liderdir” diye ifade eden Yazıcı, konuşmasının sonunda Erdoğan politikasının yetersiz olduğunu onaylayan kelimeler ifade etmesi akıllarda soru işareti bıraktı…

 

 

 

Ülker Fermankızı