“Olmasaydı bu cihanda aptallar, muhtemel aç kalırdı yaltaklar…”

Yazar: Ülker Fermankızı

Meşhur Rus Şairi İvan Andreyiviç Krılov’un şiirinden iki satır ile bence bu yazıyı başlasam tam gündemi izah etmiş olurum: “Olmasaydı bu cihanda aptallar, muhtemel aç kalırdı yaltaklar…”

Evet, ülkede  tasarruf tedbirinin alınması, ekonomi kriz aslında gölgede pusu tutan yaltakları gün yüzüne çıkardı. Buna sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz bakın bunu bilemem… Ama parası olmadığı takdirde yanında kimsenin olmayacağını bile bile, parası ile herkesi ezerek onlardan kendince intikam alan “zavallı zengin” az mı tanıyorsunuz? Peki bu zavallılara yaltaklanarak, kendince onları “kullanıyorum” diye kendini akıllı sanan ahmaklar da var değil mi? 

Şehrin kaymak tabakası sayılan, yani sayılıp seçilen bütün tanınır simaların yer aldığı,  adına “seçim” denilen ama sizin anlayacağınız muazzam bir senaryo ve her detayı önceden düşünülmüş sahne performansı ile bir tiyatro gerçekleştirildi, diye biliriz. Yani onca insan işini gücünü bırakmış toplanmış bir  araya. Herkes yalandan birbirinin yüzüne gülümseyip, “sana oy vereceğim” diye fıkradaki Hoca efendi gibi mavi boncuk dağıtıyordu. Görünen o idi ki, herkes sandıktan kimin çıkacağını bildiği halde bu senaryoda birer gönüllü idi.

Sonucu bile bile, sona kadar kalıp o birer koltuk sahibi olan,  her biri ayrı ayrılıkta akıl mekanizması sayılan bu koca kişilerin neyle sonlanacağı başından belli olan filmin sonunu  düğünde pasta bekleyen çocuk gibi beklemelerini izlemek bana göre çok keyifliydi. Bir tek bunu izlemek için bence orada bulunmaya değerdi.

Dayanamayıp, bir dernek başkanına sordum: “Başkanım, sizce burada herkes dedikleri adaya mı oy verecek?” -Adam “Asla!” dedi ve devam etti: “Hayatta yapmazlar. Herkes sözde birine, eylemde tamamen farklı birine oy verir” dedi.

Kent Konseyi bence kentin uzun süre unutulmayacağı bu muazzam senaryo ile kendini şehirde mühürledi. Ne derler bizde, iğidi öldür, ama hakkını ver.  Güzel bir insanları test etme mekanizması uygulandı kent konsey başkanı seçimlerinde. Bu kurum bir işe yaramasa da dün atılan “gol” ile aslında herkesin hangi mezhebe hizmet ettiğini tek tek açıklamış bulundu.

Bir deyim var, eski Türkler bilir bu deyimi, “İnsan var ki, insanların nakışsıdır. İnsan var ki, dindirmez isen yakışıdır… İnsan var ki, eşek ondan yakışıdır”

İşte bu seçimler aynen bu şekilde kimin hangi insan kategorisine ait olduğunu bence gösterdi…

Bundan sonra Kent Konseyi hiç bir proje yapmasa da olur. Kentteki kimin kim olduğunu gösteren, bana göre en vahim bir projeyi uygulamayı başardı.

Muhtemel, seçimi kayıp eden arkadaşlar  büyük şair Mirze Elekper Sabir’in “Çocuk ve buz” şiirindeki dizileri içinden diyordur… Ben dün konsey seçiminde ilk aşamada seçim alanını sinirden terk eden adaylardan birini görünce Sabir’in bu şiirini hatırladım. Şiirde derse giden bir çocuğun ayağı kayıp buzda düşüyor. Ayağa kalkıp o sinirle buza şöyle diyor:

“Sen ne yamansan, a buz!
Adam itensen a buz!

Az kalmış ömrün senin,

Yaz gelir, artar gamın:

Eriyip suya dönersen,
Akıp çaya gidersen!”

Şimdi kimin gamının arttığını, kimin eriyip suya döndüğünü zaman gösterecek arkadaşlar. Ama sözüm o kravatlı koltuk sevdalılarına, aynada gözünüzün içine bakabiliyorsanız, yastığa başınızı koyup rahat bir uyku çeke biliyorsanız, bin bir dolap çevirmeden, kimsenin hakkına girmeden, beni ben olduğum için seven arkadaşlarım var diye biliyorsanız eğer siz zaten insanlığın başkanı olmuşsunuz…

 

Yazar: Ülker Fermankızı