Gürcistan’daki bölgesel dinamikler: Rusya’nın “Türkiye” endişesi…

Siyasi Yazar: Ülker Fermankızı

Gürcistan’daki bölgesel dinamikler: Rusya’nın “Türkiye” endişesi…

Gürcistan’daki siyasi durum son dönemde oldukça çalkantılı. Gürcistan siyasetinde bazı isimler önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle, iktidar ve muhalefetteki figürler ülkenin siyasi yönelimini etkileyen ana aktörlerdir. Bu isimler, Gürcistan’ın iç ve dış politikalarını şekillendirmede belirleyici bir güçtür.

Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, 2024 seçimlerinin sonuçlarını reddederek, seçimlerde usulsüzlük yapıldığını ve Rusya’nın müdahalesinin söz konusu olduğunu açıkladı. Bu, çoğu kişi için şaşırtıcı bir durum çünkü Cumhurbaşkanlığı genellikle tarafsız bir pozisyonda olması beklenen bir makam. Ancak Zurabişvili, ülkesindeki iktidar partisi “Gürcü Rüyası”nın seçimleri manipüle ettiğini ve bu nedenle seçimlerin yeniden yapılması gerektiğini savunuyor.

Cumhurbaşkanının, iktidar partisinin aleyhine açıkça muhalefet yapması, Gürcistan’ın siyasi yapısını derinden sarsmış durumda. Bu tutum, ülkenin Batı yanlısı politikaları ile Rusya ile olan ilişkileri arasındaki gerilimle daha da karmaşıklaşan bir kriz halini almış durumda. Muhalefet, seçimlerin hileli olduğunu ve Gürcistan’ın Batı ile olan ilişkilerinin zarar gördüğünü öne sürerken, hükümet ise seçimlerin adil ve şeffaf olduğunu savunuyor.

Ayrıca, ülkede son günlerde büyük protestolar da yaşanıyor. Özellikle, hükümetin tartışmalı “yabancı ajan” yasasını kabul etmesi, toplumsal huzursuzluğu artırmış durumda. Bu yasa, yabancı finansman alan organizasyonları hedef alıyor ve protestocular tarafından Rusya’nın yasalarıyla benzerliği nedeniyle “Rus yasası” olarak adlandırılıyor. Uzmanlar, bu yasanın Gürcistan’ın Batı ile olan ilişkilerini riske atabileceğini belirtiyor.

Gürcistan’daki güncel kriz, ülkenin siyasi yapısındaki derin bölünmeleri ve Batılı ilkelerle Rusya’ya yakınlaşma arasındaki gerilimi gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, Batı yanlısı bir duruş sergileyerek seçimlerdeki usulsüzlükleri reddediyor ve Rusya’nın müdahalesini vurguluyor. Bu tutum, çoğu kişi için şaşırtıcı çünkü Cumhurbaşkanlık makamı genellikle tarafsızlıkla ilişkilendirilir. Ancak, Zurabişvili’nin hükümete karşı açıkça muhalefet yapması, Gürcistan’da mevcut siyasi çatlakları daha da derinleştiriyor.

Bu bölünmüşlük, hükümetin, iktidardaki “Gürcü Rüyası” partisi ve onun Rusya ile ilişkileri üzerine kurduğu stratejiyle karşı karşıya gelen Batı yanlısı muhalefet arasında giderek daha belirgin hale geliyor. İktidar partisi, Batı’ya olan bağlılıklarını sürdüreceklerini iddia ederken, muhalefet, hükümeti Rusya’nın etkisi altına girmeye çalışmakla suçluyor. Bu, Gürcistan’ı, Batı’nın desteğini kazanmak isteyen siyasi aktörler ile Rusya’nın çıkarları arasında bir denge kurmaya çalışan hükümet arasında bir çıkmazda bırakıyor.

Siyasi figürler ülke siyasetinde büyük etken…

Bidzina İvanaşvili, Gürcistan’ın en etkili iş insanlarından biri olup, iktidardaki Gürcü Rüyası partisinin kurucusu ve gizli lideri olarak önemli bir rol oynamaktadır. İvanaşvili, aslında hükümetin yüzü olmayan bir figürdür, ancak ülke politikasındaki derin etkisiyle tanınır. 2012 yılında Gürcü Rüyası’nın iktidara gelmesini sağlayan ana faktörlerden biri olan İvanaşvili, birçok analist ve gözlemci tarafından, parti politikalarının ve stratejilerinin arkasındaki ana güç olarak görülmektedir.

İvanaşvili’nin gücü, hem ekonomik hem de siyasi alanlarda büyük. Ülkenin en zengin insanlarından biri olarak, hükümet üzerindeki etkisi, Gürcistan’ın Batı’ya olan bağlılığı ile Rusya ile olan ilişkileri arasında gidip gelen bir siyasi ortamda kritik bir faktör haline gelmiştir. Gürcistan’daki mevcut siyasi krizin merkezinde de, İvanaşvili’nin Batı yanlısı ve Rusya ile işbirliği yapma eğilimindeki politikalara yön vermesi yatmaktadır.

Bazı eleştirmenler, İvanaşvili’nin, Gürcistan’ın siyasi bağımsızlığını ve demokratik kurumları zayıflatarak, ülkeyi Rusya’nın etkisi altına almak istediğini öne sürmektedir. Diğer yandan, hükümet ise İvanaşvili’nin Batı’ya olan bağlılıklarını sürdürdüğünü savunarak, Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda ilerlemeyi hedeflediğini iddia etmektedir.

Sonuç olarak, İvanaşvili faktörü, Gürcistan’daki siyasi kriz ve hükümetin Batı ile Rusya arasındaki dengenin bozulmasına yol açan önemli bir etken olarak öne çıkmaktadır.

Garibaşvili ve İvanaşvili etkenleri ülke dinamiklerini nasıl belirleye bilir? 

Gürcistan’ın başbakanı şu anda Irakli Garibaşvili’dir. Garibaşvili, 2013’te Bidzina İvanişvili’nin yerine başbakanlık görevine gelmişti. Garibaşvili’nin siyasi kariyeri, İvanişvili ile yakın bir işbirliği içinde başlamış ve onu “sağ kolu” olarak tanımlanmıştır. 2012’deki Gürcü Rüyası partisinin iktidara gelmesinin ardından, Garibaşvili İçişleri Bakanı olarak görev yaptı. İvanişvili, 2013’te başbakanlık görevini bıraktığında Garibaşvili’yi halefi olarak atamıştır.

İvanişvili, Gürcistan’daki siyasi hayatı ve ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. 2012’de kurduğu Gürcü Rüyası Partisi ile seçimleri kazandıktan sonra başbakanlık yapmış, ancak 2013’te istifa etmiştir. İvanişvili’nin bu istifasıyla Garibaşvili’nin başbakanlık görevine geçişi sağlanmıştır. Ayrıca, İvanişvili’nin partiye olan etkisi, Gürcü Rüyası’nın kararlarında hala belirleyici olmaktadır.

Gürcistan’daki Batı ve Rusya çekişmesi…

Batı ile Rusya arasındaki güç mücadelesi, Gürcistan’daki siyasi ve ekonomik durumu doğrudan etkileyebilir. Bu çekişme, vatandaşlar üzerinde hem ekonomik zorluklar hem de güvenlik kaygıları yaratabilir. Batı ile entegrasyon sürecinin getirdiği reformlar, daha fazla özgürlük ve kalkınma fırsatları sunarken, Rusya ile gerilimler ise ekonomik ambargolar ve sınır güvenliği gibi sorunları artırabilir. Bu durum, halkın yaşam kalitesini etkileyerek, bazı kesimler için belirsizlik ve istikrarsızlık hissiyatına yol açabilir.

Rusya’nın Gürcistan’daki tutumu, genellikle bölgesel egemenlik ve güvenlik stratejileriyle şekilleniyor. Gürcistan’ın Batı ile ilişkilerini güçlendirme çabalarına karşılık olarak, Rusya, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü sorgulamaya devam ediyor ve özellikle Abhazya ve Güney Osetya’da ayrılıkçı hareketleri destekliyor. Bu iki bölgeyi 2008’deki Gürcistan-Rusya savaşının ardından bağımsız olarak tanıyan Rusya, burada askeri ve siyasi nüfuzunu sürdürmektedir.

Rusya, Batı’ya karşı bir strateji olarak zaman zaman “cömertlik” söylemleriyle bu bölgelere dair pazarlıklar yapma iması verse de, Abhazya’nın Gürcistan’a geri verilmesi gibi bir adım atması olasılığı oldukça düşüktür. Aksine, Rusya bu tür topraklar üzerinden, Gürcistan’ın Batı ile olan ilişkilerini zayıflatmayı ve bölgedeki stratejik etkisini artırmayı hedeflemektedir. Gürcü halkının Batı’ya yönelmesi ve NATO ile entegrasyon çabaları, Rusya’yı daha temkinli ve bazen tehditkar bir tutum almaya itiyor. Bu durum, Gürcistan halkı için hem siyasi hem de ekonomik anlamda zorluklar yaratıyor.

Gürcistan’daki Türkiye etkisi Rusya planlarına tehdit mi? 

Gürcistan’daki Türkiye etkisi, özellikle bölgesel güvenlik, ekonomik işbirliği ve kültürel bağlar açısından önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye, Gürcistan’ın en yakın komşularından biri olup, hem Batı’ya hem de Orta Asya’ya açılan bir köprü işlevi görmektedir. Türkiye, Gürcistan ile güçlü ticari ilişkiler kurmuş, enerji projelerinde işbirliği yapmış ve her iki ülke de bölgesel güvenlik konularında birbirini desteklemektedir. Türkiye’nin Gürcistan’daki etkisi, aynı zamanda NATO ve AB ile ilişkilerin güçlendirilmesinde de önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır.

Rusya’nın Türkiye’nin Gürcistan’daki etkisi konusunda birkaç korkusu var, diyebiliriz.  İlk olarak, Türkiye’nin Gürcistan’la olan yakın ilişkileri, Batı ile entegrasyonu destekleyen bir adım olarak görülmekte ve bu durum Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu zayıflatma riski taşıyor. Rusya, Gürcistan’ın Batı ile yakınlaşmasını engellemeye çalışırken, Türkiye’nin de bu süreci desteklemesi, Rusya için stratejik bir tehdit olarak algılanabilir.

Diğer taraftan, Türkiye’nin Gürcistan ile enerji projelerinde işbirliği yapması, özellikle Hazar bölgesindeki enerji kaynaklarına erişim konusunda Rusya’nın hakimiyetini tehdit edebilir. Gürcistan üzerinden geçen enerji hatları, Rusya’nın enerji tekeli üzerindeki baskıyı artırabilir.

Son olarak, Türkiye’nin askeri ve kültürel etkisi, Gürcistan’daki nüfusun Batı ve Türkiye yanlısı eğilimlerini artırarak, Rusya’nın bölgedeki egemenliğini zayıflatma potansiyeline sahiptir. Türkiye’nin Gürcistan ile daha güçlü bağlar kurması, Rusya’nın bu bölgedeki stratejik hesaplarını zorlaştırabilir.

Batının “Gürcistan” planı sonuç verecek mi? 

Batı’nın Gürcistan’a yönelik tutumu, genel olarak destekleyici ve işbirlikçi bir yaklaşımı benimsemektedir. Gürcistan, Batı’nın özellikle Avrupa Birliği (AB) ve NATO ile yakın ilişkiler kurmaya çalıştığı bir ülke olarak öne çıkmaktadır. Batı, Gürcistan’ın demokratikleşme sürecini, ekonomik reformlarını ve iç güvenlik yapısını güçlendirmeyi desteklemekte, aynı zamanda ülkenin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmaktadır.

Batı, Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğini destekleyerek, bu ülkenin güvenliğini ve Batı ile entegrasyonunu güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte, Batı’nın desteği, Rusya’nın bölgedeki nüfuzuna karşı bir denge unsuru oluştursa da, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve Abhazya, Güney Osetya gibi ayrılıkçı bölgelerle ilgili çözümde doğrudan bir müdahale yerine diplomatik baskılar ve ekonomik yardımlar yoluyla daha dolaylı bir yaklaşım benimsemektedir. Bu bağlamda, Batı’nın Gürcistan’a verdiği destek, hem stratejik hem de ideolojik olarak, bölgedeki istikrarı sağlama amacına yöneliktir.

 

 

Siyasi Yazar: Ülker Fermankızı