Namık Öz’le uzun zamandır röportaj yapmayı düşünüyordum. Yalova’ya geldiğim süreçte her defasında ona yardım için koşan toplumu görüyordum. Özellikle Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve diğer Türk topluluklarını temsil eden her kesin, kısacası damarlarında Türk kanı akan her kesin Yalova’daki babasıdır diye bilirim. Başı sıkışan her kes ona koşar, akıl danışır, yardım ister. Şehirde kömürü bitende ona gider, bacasının bakıma ihtiyacı olan da Namık Öz’ü arar, çocuğuna mama alamayanda, eğitim ücretini, kirasını ödeyemeyen de Namık Öz’e gider. Bütün bunları kendi gözlerimle gördüm. Şu an 40’dan fazla depremzedenin yerleşimi, onların ihtiyaçlarının karşılanması için bütün gücünü seferber etmiş durumda. Ama sorunca “Bir elin verdiğini diğeri bilmemeli” diye geçiştiren, “Yardımları söylemek bizim kültürümüze haykırıdır”, diyerek, hiç bir şekilde yaptıkları yardımlarla siyaset yapmak istemiyor. Aslında Namık Öz’ün aklı ile, bilgisi ve tecrübesi ile siyasette var olmayı hedefleyen bir yapı sahibi olduğu keşif ettim. Gördüklerimi ve doğru bulduklarımı sizlerle de paylaşmak gereği duydum:
Gazeteci: Namık Bey, deprem bölgesine Milliyetçi Hareket partisi olarak bir çok yardımlarda bulunmuşsunuz. Deprem bölgesini de görmüş biri olarak, buradaki depremzedelere verdiğiniz desteklerle ilgili sizin de fikrinizi duymak isteriz…
“51 ARAÇLA YARDIM GÖTÜRDÜ…”
Namık Öz: Öncelikle Kanaat Haber’e teşekkür ederiz. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Son yüz yılın en büyük felaketi başımıza geldi. Öncelikle Büyük Türk milletine Allahtan sabırlar diliyorum. Hakkın Rahmetine kavuşmuş vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. büyük Türk milletine geçmiş olsun! Biz MHP olarak sadece felaket zamanı değil, her zaman büyük Türk milletinin yanındayız. MHP bütün kuruluşları ile sahadaydı ve elinden gelen her şeyi yaptı. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz de Yalova teşkilatı olarak, depremin ilk anından itibaren arkadaşlarımız bölgeye 51 araçla yardım götürdü. Bunların 22 tanesi iş makinesiydi. Çok teferrüatlı kampanya oldu. Onları yolcu ederken çok duygulandım. O sırada Yalova’da kar yağıyordu. Yollar karlıydı. gidecekleri bölge karlıydı. Aklımız o konvoyda kaldı. Diğer taraftan biz Yalova’ya depremzedelere yardımcı olmaya çalıştık. Türk milleti çok duyarlı bir millet. Dünyaya örnek olabilecek bir millet. Yalova 99 depremini yaşadığı için daha çok duyarlı diye bilirim. Elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz.
Gazeteci: Deprem felaketinden dolayı Türkiye’ye nerdeyse yaklaşık 95-100 ülkeden yardım yapıldı. Bu ülkeler arasında dikkat çeken yardım Ermenistan’dan ve Yunanistan’dan gelen yardımlar idi. 30 sene sonra Ermenistan Türkiye sınırı açıldı. Ermenistan Dış İşleri Bakanı Mirzoyan’ın deprem bölgesine ziyareti, Ardından Yunan bakanın bölgeye ziyareti. Çavuşoğlu’nun Yunana bakana “dostum” diye hitap etmesi…Türkiye siyasetçileri sizce bu durumu nasıl değerlendiriyor?
Namık Öz: Bu felaket asrın felaketi. Bizim değil de bu felaket her ülkenin başına gele bilirdi. Bu felaketten önce yaşadığımız bir pandemi süreci var. O dönem en güçlü devletler bile gümrükte bir birilerinin maske ve hijyen malzemelerine el koyuyordu. O dönemde bile Türkiye her kese yardım elini uzattı. Türkiye bu konuda bütün dünyaya örnek. O yüzden böyle bir felakette bize yardım gelmeleri insanlık adına çok doğal bir şey. Dünyada güçlü bir Türk birliği kuruldu. Türkler dünyaya yeniden adaleti tahsis etmeğe geliyorlar. Bunun farkında olan devletler yarın o bir gün bizim kapımızı çalacaklar. İddia ediyorum, buna Yunanistan da Ermenistan da dahildir. Belki Yunanistan da Ermenistan da TURAN birliğine katılmak isteyecektir. Yunanlar 500 küsur yıl bizim topraklarda yaşadılar. Onlar Türklerin adaletini ve asaletini gördüler. Onlar Osmanlı hükümdarlığında yaşadığı sürece, gerek sosyal hayatlarında, gerek dini inançlarında, gerek milli değerlerinde dünyanın en vefalı toplumu haline geldiler. Bizden koptuktan sonra, Yunanistan üs haline getirilmiyor. Yunan halkı bugün emperyal güçlerden rahatsız. Osmanlı ne zaman gücünü kayıp etmeye başlamış, emperyal güçler tarafından “hasta adam” ilan edilerek, her tarafı kaşımaya başlamış. Güney Doğuda Ermenileri, Balkanlarda Bulgarları, Yunanları silahlandırıp Osmanlıya karşı ayaklandırmışlardı. Katliamlara yol açmışlardı. Ama bütün dünya görecek ki, “Allah tekdir, Askeri Türktür!” Bu millet küllerinden yeniden doğacaktır!
Gazeteci: Bugün Türkiye büyük bir deprem felaketini yaşadı. Milliyetçi hareket Partisi olarak, sizce Türkiye bu gibi kayıpların karşısını alabilmek adına ne yapmalıdır? Neyi değişmelidir?
“BU DEVLET HAYVANLARINI DAHİ DÜŞÜNMÜŞTÜR..”
Namık Öz: Bu değişimi sadece devletle sınırlandırmak olmaz. hepimizin değişmesi gerekiyor. hepimizin tedbirlerimizi alması gerekiyor. Binayı yaptıran firmalarımıza, o firmaları teyit edenlere de, o firmalardan ev alanlara da görev düşüyor. Evlerimiz sağlam olsa da, bugün biz Marmara bölgesinde depremin beklendiğinin farkındayız ve bireysel olarak bunun için ne yapıyoruz? Çocuklarımızın depremle ilgili eğitilmesi lazım. Hepimize sorumluluk düşüyor. Biz MHP olarak, ilçe başkanlarımızla ve AFAD ile zaman zaman böyle eğitimlere giriyoruz. Bu süreçte Türkiye devletini suçlayanlar oldu bunlar Türk devletine düşmandır. Güney Doğuda bir komutan arkadaşım var. İlk 4 gün helikopteri kaldırıp deprem bölgesine gönderemedik, dedi. Sistem ve hava şartlarından dolayı. Ziraat mühendisi bir kızımız, depremin sanıyorum ya üçüncü, ya dördüncü günü Tarım İl müdürümüzü aradı. Tarım İl müdürümüz neredeydi, biliyor musunuz? Kahramanmaraş’ın köylerinde hayvanlara yem veriyordu. Bu devlet hayvanlarını dahi düşünmüştür…Devletimiz her şeyi ile sahadaydı. Allah bu devlete de, bu millete de zeval vermesin. Ama tabii ki, yapacağımız çok işler var.
Gazeteci: Bu deprem felaketi sırasında dikkat çeken bir konu da muhalif partilerin siyaset yapmak peşinde olmasıydı. Mesela, Zafer partisi Genel başkanı Ümit Özdağ yabancıların ülkeden gönderilmesi konusuna değiniyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “hakimiyete gelince yabancılara konut satılmasını engelleyeceğim” diye söyledi. MHP olarak bu gibi siyasi hamleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“BU BEŞ BİN YILLIK AKLA ONLARIN HİÇ BİRİNİN AKLI ERMEZ…”
Namık Öz: Böyle bir günde birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekirken, böyle basit işlere girmek bir ülkücünün veya bir MHP’linin işi değildir. Biz her zaman milletimizin yanında olduk. Ve olmaya devam edeceğiz. Biliyor musunuz, bir kişisel akıl vardır, bir de devletlerin aklı vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beş binyıllık hakkı vardır. Bu beş bin yıllık akla onların hiç birinin aklı ermez. Akılları ermedikleri için, görevlendirdikleri kurumlar tarafından görevlendirilmişler. Onların amaçları bu millete destek olmak değil. Utanarak söylüyorum, depremin ikinci günü televizyon kanallarının birinde seçim tartışılıyordu. Ne kadar üzüldüm. Bunca yaşanmış felaketi konuşmak varken, seçimi tartışıyorlar. Aldıkları talimatla görevlerini yapıyorlar. Biz de kendi görevimizi yapıyoruz.
Gazeteci: Bugün seçim söz konusuyken, yaşanmış depremden dolayı seçimlerin ertelenmesi de tartışılıyor. Sizce seçimlerin ertelenmesinin iktidara mı, ya muhalefete mi hayrı var?
Namık Öz: Seçimler bizim yapmamız gereken demokratik yolumuzdur. Seçimden kaçınılmaz. Devletin bununla ilgili ne karar vereceğini tam kestiremiyorum, ama gözlemlerime dayanarak, seçimi zamanında olacağına inanıyorum. Devlet bugün bölgede, yüksek Seçim Kurulu bugün bölgede. Deprem bölgesinden Kara denize, Marmara’ya, Ak denize, Egeye büyük bir göç var. Bu göçlerin tamamı kayıt altında olsa da, buradaki depremzedeler de oy kullanacak. Nerde kullanacak, nasıl kullanacak gibi sorunlar da yaşana bilir. Bölgede milletvekillerinin sayı ilin nüfusuna göre tespit edilir. Bugün ise deprem bölgelerinden nüfusun yarısı göç etmiş durumunda. Depremzedelerin yerlerine dönene kadar mevcut durumu nasıl gözlemleyeceğine dair henüz teferruatlı malumatımız yok. İleriki günlerde bu konular netleşir, diye umuyoruz.
Gazeteci: Bir çok devletlerin Türkiye deprem felaketinden dolayı yardımları ile beraber, bir sıra devletlerin de sebep olduğu siyasi gerginlikleri de görmezden gelemeyiz. Bu süreçte İran’ın Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı aldıkları bir sıra kararlar, yaptıkları bazı uygulamalar, son olarak İran’daki Azerbaycan Büyükelçiliğine karşı yapılmış terör aktı, kısacası İran, Azerbaycan ve Türkiye arasında ileriye dönük zaman içinde hangi siyasi süreci gözlemlemek mümkün?
“İRAN’IN KORKUSU BÜYÜK AZERBAYCAN’DIR”
Namık Öz: Bizim Azerbaycan’la kan bağımız var, onlar bizim kardeşlerimiz. Biz iki devlet, tek milletiz. İran’ın düşmanlığını biz Karabağ savaşında da gördük. İran’ın Ermenistan’a silah yardımı yaptığını da hepimiz gördük. Hatta Güney Azerbaycan’da yaşayan Azeri Türklerinin İran’dan Ermenistan’a gidecek olan yardım konvoylarının önünü kestiklerini de biliyoruz. Onlar da bize düşmanlık yapıyor. İran sınırları içerisinde 45 milyon Türk vardır. Bu nüfus İran nüfusunun tamamına tekamül eden bir nüfustur. Ama Türklerin dünyada bir özelliği vardır: Türkler yaşadıkları hiç bir ülkeye ihanet etmezler. Dünyada Türklerden daha çok devlet geleneğine sahip olan bir millet yoktur. bakın, Yunanistan’da, Bulgaristan’da, İran’da yaşayan Türkler var. her türlü baskıya, zulme, yaşadıkları ve onlara baskı yapan o devlete ihanet etmemişlerdir. Bu Türklerin genlerinde olan genetik bir özellik. Allah bu şifreyi başka bir millete de vermemiştir. İran’ın korkusu büyük Azerbaycan’dır. Şuan ki Azerbaycan bizim için Kuzey Azerbaycan. Hem nüfus hem toprak bakımından 4-5 kat büyüklüğünde İran sınırlarında var. İran’ın bütün korkusu bu. 2021 Kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığı ile TURAN toplantısı yapıldı. Tarihen Türk kanı içmiş vampirler de rahatsız olacaklar tabii ki…Türkleri onlardan ayıran çok özellikler vardır. Bunu tarih te ispatlamıştır. Kendileri de biliyordur. Bir sır vereyim… Sırbistan 4-5 yüz yıl Osmanlının hükümdarlığında kaldı. Nasıl geçti Sırbistan Osmanlı hükümdarlığına biliyor musunuz? Osmanlı savaşmadı. Sırplar Ortodoks bir millet. O zaman Avrupa’da büyük Macar Avusturya imparatorluğu var. Katolik lider Sırbistan’a safer ediyor ve diyor ki, Macar Avusturya imparatorluğu karşısında duracak gücüm yok. Kilseler yıkılır, malım yağmalanır, toplum perişan olur diyor. Osmanlının adaleti var diyor. Osmanlı benim malıma dokunmaz, kilseye dokunmaz, namusuma dokunmaz. Ardından Osmanlı Sultanı Fatih Hazretlerine mektup yazıyor ve “Beni lütfen feth eder misin…” diyor. Biz böyle bir milletin evlatlarıyız… Onlar 500 yıl bizim egemenliğimiz altında kaldılar. Bir gün yine gelecekler. Bunu bir yere yazın. Hatta İspanya da bizi TURAN’a kabul edin diyecek…1993 senesinde Bakü’deydim. Biz Anadolu Türkleri olarak Azerbaycan kültürüne hayranız. Azerbaycan’ın inanılmaz kültür altyapısı vardır. hatta Türk sanatının diri kalmasında Azerbaycan Türklerinin emeği danılmazdır. büyük emekleri vardır. Bir türkü var “Ayrılık” diye geçer. ben onu sevda türküsü olarak zan ediyordum. Orada bir Azerbaycanlı arkadaş anlattı ki, o şarkı aslında güney ve Kuzey Azerbaycan’ın ayrılığını anlatan bir şarkıdır.
Gazeteci: Deprem felaketi sırasında biraz önce altını çizdiğim gibi birçok jeopolitik hamle gördük. Bunlardan biri Avrupa Birliği’nin Ermenistan sınırına 2 bin barış gücü konuşlandırma kararıydı. Bildiğiniz gibi Azerbaycan sınırında hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin barış gücü bulunuyor. Sizce Avrupa Birliği’nin bu hamlesi Türkiye ve Azerbaycan için büyük önem taşıyan Zangezur koridorunun açılmasına engel olabilir mi?
Namık Öz: Meseleye biraz derinden bakmak istiyorum. Karabağ savaşı başladığından itibaren Azerbaycan ordusu kahramanca savaştığında Ermenistan başbakanı Paşinyan’ın bir sözü var. Hiç unutmuyorum o sözü. “Ey Avrupa, gelin bize Karabağ’da sahip çıkın. Karabağ’da Türkleri durduramazsak, yarın onları Viyana kapısında göreceksiniz!” dedi. Sanırım Avrupa’da o yüzden Ermenistan’a sahip çıkıyor…Karabağ Azerbaycan’dır ve ebediyen de Azerbaycan’ın olarak kalacaktır.
Gazeteci: Diğer bir gerginliklerden biri de, ABD bakanının deprem bölgesine ziyareti, ardından F16’ların Türkiye’ye şartla verilmesini söyledi. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu elbette çok güzel cevap verdi.. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Namık Öz: Türkiye artık şantajla, tehditle boyun eğmekte olan devlet olmaktan çıktı. Türkiye Cumhuriyeti bugün tam bağımsız bir devlettir. Bizim çok güzel savunma sanayimiz var. Türkiye’ye tehditle iş yaptıramayacaklar.
Gazeteci: Namık Bey, son olarak yine TURAN konusu ile soru sormak istiyorum. Deprem felaketi sırasında şahidi olduğumuz Türk Birliğini gördük, Özbekistan’dan, Kırgızistan’dan gelen yardımları gördük, Azerbaycan’dan gelen yardımları gördük. Hatta ABD’nin Rusiya’daki 14 Türk topluluğunu dikkate almayarak, Türkiye’yi de Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmasını öze sürmesi… Ve bu süreçte Başkırdistan’dan da deprem bölgesine yardım ekibinin geldiğini gördük…
Namık Öz: Onlar bizim kardeşlerimiz. Belki başka devletler de depreme üzüldüler ama kardeşlerin üzüntüsü başkadır. ABD’nin isteği çok farklı. Onlar imparatorluk kafatasları. Türk devleti kendi aklı ve iradesiyle hareket eden bir devlettir. 15 Temmuz’da yapamadıklarını Türkiye’ye karşı başka bir tezgahla yapmak istiyorlar. ABD başkanları bile bunu söylüyor. Rusya ile ilişkiler tarihe dayalı ilişkilerdir. Rusya’da 14 Türk topluluğu yaşıyor. Başkurdistan, Çuvaşistan, Çeçenistan, Yakutistan gibi birçok Türk topluluğu yaşıyor. Bu toplulukların her birinin bizimle tarihi bağları var. Rusya ile hem jeopolitik hem de ticari işbirliğimiz var. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası çok sağlıklı!
Haber Yazarı: Ülker Fermankızı
Haber: Paula Papureanu